Otomasyon ve Etkileri
Temelinde otomasyon, kapitalist sistemin kâr marjını arttırmak için var olan bir trend gibi düşünülse de bu çerçevede gelişen ve geliştirilen teknoloji, hayatın tamamına çok büyük faydalar sağlıyor.
Üretim hattında mevcut olan kas gücünün makineleştirildiği günümüz dünyasında bu söylemin hayatımıza girmesi an meselesi. Otomatikleştirmek sözcüğünün kökü olan otomat kelimesinin temeli Eski Yunan’a kadar dayanıyor. Otomasyonun, 17. yüzyıl itibariyle yani Sanayi Devriminin hemen öncesinde hayatımıza girdiğini düşünüyor olsak da, M.Ö. 285–222 yılları arasında yaşamış Ctesibius’un (ilk seferde doğru okuyan çıkmadı) icat ettiği su saatinden itibaren başladığını düşünebiliriz. Aradan geçen 2 bin küsür yıldan sonra bizim hayatımıza giren yapay zeka, makine öğrenmesi, robotlar, büyük veri gibi teknolojilerin üretimle birleşmesiyle otomasyon döneminin -muhtemelen- altın çağına, yani Endüstri 4.0 dönemine giriyoruz (girdik bile). Bunun ilk üçünü ne ara geçtik diyenleri (şuradan) uğurluyor ve devam ediyoruz.
Temelinde otomasyon, kapitalist sistemin kâr marjını arttırmak için daha hızlı ve verimli üretim mantığına hizmet eden bir trend gibi düşünülse de bu çerçevede gelişen ve geliştirilen teknoloji, hayatın tamamına çok büyük faydalar sağlıyor. Sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim, iş, hobi ve tatil gibi alanlarda hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Hayatımızın parçası haline gelen her şey gibi otomasyon da hayatımızı çok büyük bir şekilde değiştiriyor. İş dünyasında yeni meslekler doğarken bazı meslekler de adeta toprağa gömülüyor veya hobiye dönüşüyor.
Aslında iş dünyasına etkisi bundan daha büyük. Tarımdan endüstriyel üretim dönemine geçişte mesleğini kaybeden insanların fabrikalarda çalışmaya başlaması şeklinde bir iş gücü kayması oluşmuştu. İlk üç endüstri döneminde buna benzer iş gücü değişikliği ve insanların yeni mesleklerinin gerektirdiği yetenekleri öğrenmesi belirli sorunlara yol açmıştı. Aynı şekilde bu yeni dönemde de başlıca problemlerden birisi yok olan veya yok olmaya yüz tutan işlerle uğraşan insanların ne olacağı. Ülkelerin otomasyon teknolojilerine uyumlarıyla ve iç dinamikleriyle ilgili farklı yaklaşımlar sergilemesi olağan dursa da birçok devlet bu dönemi kaçırmamak için adımlar atmaya başladı. Bu ülkeler arasında otomasyon döneminin başını çeken Çin’de otomasyon sadece yeni meslekler yaratmadığı gibi mevcut olan iş gücünün verimini de arttırıyor. Bu açıdan bakıldığında otomasyonun iş dünyasına etkisi iki ana dala ayrılmış oluyor. İlk bahsettiğimiz iş gücü transferi ve yeni yeteneklerin oluşması şu an için hala belirsizliğini koruyor. Bu durumun gerçekleşeceğine kesin gözüyle bakılsa da hangi iş alanlarının oluşacağı ve bu iş alanlarını doldurmak için hangi yeteneklerin gerekeceği henüz açıklığa kavuşmuş değil. Önümüzdeki dönemde; yapay zeka, robotlar, veri, makine öğrenmesi, nesnelerin interneti vb. gibi teknolojilerde çalışan insanlar aslında hangi yeteneklere ileride ihtiyaç duyulacağını da belirleyecekler. Bu alanlarda çalışacak insanlara duyulan ihtiyaç her dakika artmakta ve şirketler çok büyük miktarlarda maaşlar vererek bu ihtiyacı akademiden karşılama yoluna başvurmaktalar. Çünkü birçok alanda olduğu gibi teorik bilginin kaynağı akademi, yani araştırmalar ve araştırma projeleri. Günümüzde bu insanların oluşturacağı yeni meslekler arasına yapay zeka algoritmalarının beslenmesinde kullanılacak veriyi hazırlama gibi sorumlulukları üstlenecek veri işleme ve sınıflandırma gibi yeteneklere sahip meslekler girmeye başladı bile. Gelecekte ortaya çıkacak meslekleri hep birlikte merakla beklerken ilginiz varsa makine öğrenmesi, derin öğrenme, robotlar, veri analizi, veri bilimcisi gibi alanlara yönelerek geleceği belirleyenlerin arasına kendinizi dahil edebilirsiniz. Diğer bir yanda otomasyonun ikinci etkisi olarak, iş gücünü verimini arttırdığını en güzel Çin üzerinden görebiliriz. McKinsey Global Institute’un yaptığı bir araştırmaya göre Çin, son on yılda verimliliğini düzenli olarak arttırıyor ve sadece bu yüzden 2030 yılı sonuna kadar ekonomisine ekstradan 5 trilyon dolarlık bir getiri sağlayacak. Katı doğum kuralları yüzünden genç nüfusunu ve doğal olarak çalışan iş gücü oranını yavaş yavaş kaybetmeye başlayan Çin için bu çok önemli bir hamle.
Otomasyon iş dünyasının dışında ulaşım sektörüne de çok büyük etki etmiş durumda. Ulaşım ekosistemi insanlardan tamamen soyutlanma yolunda emin adımlarla ilerlerken, ulaşım araçlarının dev üreticileri üretim hatlarını çoktan tam otomatik hale getirmiş durumda. Neredeyse el değmeden üretilen arabalar sokaklarımızı kaplamış durumda. Karasal ulaşım sektörünün bir diğer adımı ise aracın kullanımını otomatikleştirmek. Yollardaki oto-pilotlu araçların sayısı her geçen gün artmakta. Satın aldığınız otomobili hiçbir şekilde müdahale etmeden kullanabildiğinizi düşündüğünüzde, yolda ve trafikte harcadığınız zamanı çok daha verimli işler yapmak için kullanabileceğinizi rahatlıkla fark edebiliyorsunuz. Bundan ziyade otomatik pilota sahip olan araçlar birbirleriyle iletişim halinde olacakları için kazaları algoritmalar yardımıyla önceden tahmin edip ona göre önlem alabilir hale gelecekler. Kazalar haricinde, günümüzde araçların uygun mesafelerde birbirlerini takip etmelerinden bile enerji ve doğal olarak para kazancı sağlayabiliyoruz.
Robotik ve makine öğrenmesi teknolojilerinin en büyük etkisinin sağlık alanına olacağı da en sağlam öngörüler arasında. Robotik teknolojisinin etkisini şimdiden ameliyatlarda kullanılan robotlarla kısmen görmüş olsak da robotu hâlâ bir uzman hekim kontrol ediyor. İleride halkın buna tepkisinin ve bireysel bazda robotun alacağı kararların nasıl sonuçları olacağını tahmin etmek şu an zor olmakla birlikte bu teknoloji etik tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Sizin bütün sağlık kaydınızı bilip birkaç saniye içerisinde analiz edebilen, mevcut durumunuza göre vücudunuzdaki muhtemel problemleri tahmin edebilecek bir sistem olduğunu hayal edin. Size baş ağrınızın sebebinin %90 ihtimalle tümör olduğunu söyleyebilen ve direkt size buna yönelik bir tedavi öneren bir yapay zekaya güvenebilir misiniz? %10 hata payı sizin için makul mü? Her ne kadar bunu bir hekimin kontrolünden sonra hekimden duymak isteyecek olsak da, bu durum hekimlerin bu sistemden faydalanmasına bir engel oluşturmuyor. Bu açıdan hekimlere yardımcı olacak sistemlerin ilk aşamalarda geliştirilmesi bana daha olası geliyor. Direkt olarak tanı koyup tedavi önermesindense doktorların size ayırdığı 5 dakika içerisinde hiçbir şekilde inceleyemeyeceği sağlık kaydınızı inceleyecek sistem, hekimin hastalık teşhisinde ve tedavisinde daha doğru kararlar almasını sağlayabilir.
İşin merkezi yani otomasyonun kalbi olan yazılım ve elektronik eşyalar dünyası, bu gelişmelerden etkilenmekten ziyade gelişmelerle birlikte şekilleniyor desek daha doğru olur. Üçüncü endüstriyel devirden itibaren dünyamızı şekillendiren ve bununla birlikte kendini de şekilden şekile sokan bu topluluk yeni dönemde epey güçlüklerle boğuşmakta ve kendini bu akıma hazırlamakta farklı açılardan zorlanmakta. Her ne kadar yazılımcıların bir teknolojiden diğerine adaptasyonu kısmen kolay olsa da burada eksikliği hissedilen tecrübe birçok yazılımcının teknolojiye bakış açısını da etkiliyor. Yazılımcılar tarafından ucundan ilk tutulan alanlar arasında bulut sistemi, büyük veri ve nesnelerin interneti yer alırken yapay zekayı her ne kadar ilgi çekici ve heyecan verici bulsalar da yazılımcıların bu alana adım atmakta kısmen çekingen davrandıkları dikkat çekiyor. Birçok yazılımcı makine öğrenmesi ve yapay zeka gibi alanlar için doktora seviyesinde eğitim alınmasını ve araştırma yapılmasını düşünerek yanılgıya düşebiliyorlar. Bütün bunlarla birlikte ne olursa olsun topluluk bu akıma en rahat uyum sağlayabilecek insanlar olacaklardır.
Her şey tamam da bu vatandaşın günlük hayatını nasıl etkileyecek dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikli olarak yukarıda bahsettiğimiz gibi iş verimliliğimiz arttığı için çalışma şartlarımızda iyileşme bekleyebiliriz. Verimliliği artan çalışanların maaşlarının ve gelir düzeylerinin de direkt aynı oranda olmasa da arttığı yapılan araştırmalarda gözlemlenmiş. Ayrıca otomasyonun yavaş yavaş öldüreceği mesleklerde çalışan insanların ne işe yöneleceği büyük bir merak konusu. Diyelim herkesi güzel bir şekilde yeni oluşan mesleklere kaydırdık ve otomasyon çağında ilerliyoruz. Seri üretimde hız ve verim artarken maliyetler de (insan işçi maliyetleri şirketlerin en büyük harcama kalemlerinden birisi) azaldığı için ürünleri daha ucuz fiyatlara elde edebileceğiz. Bunun yaşam kalitemizi arttırmasının yanında verimli ve daha az çalıştığımız için (ayrıca sağlık alanındaki gelişmelerden dolayı da) ömrümüz uzayacak. Ömrümüz uzadığı için devletler emekli insanların sayısını belirli bir sınırda tutmaya çalışacak ve bunun gereği olarak emeklilik yaşı artacak. Sonuçta daha sağlıklı ve daha uzun yaşıyor olacağız. En sonunda belki de uzun yıllar boyunca günde 4–5 saat çalışarak hayatlarımızı sürdüreceğiz.
Günümüze dönecek olursak devletlerin emeklilik düzeniyle alacağı önlemler aslında bu dönemin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor ve geçmişe dönüp baktığımızda örnek olarak Türkiye’deki emeklilik yaşının artışını rahatlıkla görebiliyoruz. Bunun tek sorumlusu ve sebebi tabi ki otomasyon değil, farklı birçok faktör var. Ancak ben burada odak noktamızı devletlerin bu otomasyon çağına olan adaptasyonunda tutmak istiyorum. Farklı devletler toplum yapılarına göre farklı stratejiler izliyorlar. Çin her yıl çalışan bazında verimliliği düzenli olarak arttırarak elde ettiği para ve işgücünü farklı alanlarda kullanabiliyor. Bilgi teknolojileri konusunda muhteşem bir atak yapmış ve adını dünyada duyurmuş Hindistan’ın nüfusu, devletin yaptığı yeni yatırımlarla yavaş yavaş tarımdan imalat (ulaşım, telekom, inşaat vb) sektörüne geçiyorken, otomasyonun bu sektörüne indireceği darbeyi nasıl karşılayacakları şimdilik merak konusu. Bunun dışında Avrupa geri kaldığı bu çağa yaptığı yasal düzenlemelerle ve araştırma şirketleriyle akademiye destek olarak ayırdığı milyarlarca Euro ile ayak uydurmaya çalışıyor. Avrupa’nın coğrafi keşiflerle kazandığı avantajın ekmeğini yüzyıllardır yediği herkes tarafından bilinse de genel olarak rekabetçi ortamı henüz yapay zeka gibi teknolojileri Amerika Birleşik Devletleri veya Çin kadar ileriye taşıyabilmiş değil. Son olarak şu sıralar büyük bir tartışma konusu olan, devletlerin temel vatandaşlık maaşı verme testlerine başlaması, bu otomasyon devri sonunda işsiz kalabilecek olanlara karşı alınabilecek önlemler arasına girdi.
Her şey tamam ancak biz neler yapabiliriz? Devletleri yönetecek kadrolar için (eğer varsa) bu yeni döneme uygun planları olan insanları seçmek ilk işimiz olabilir. Ama malum, bireysel dünyada yaşadığımıza göre bu konuda da bireysel olarak yapabileceğimiz birkaç şey de mevcut. Mesleğinizin İngilizcesini bu siteye yazarak gelecekte işinizi robotlar yüzünden kaybetme olasılığınızı (sonuçlar ABD verilerine göre verilse de) görebilirsiniz. Bu ilk adım için bile gereken bir şey var farkettiyseniz; o da İNGİLİZCE. Tabi ki konuşmayı öğrenmeden ulusa seslenmeye çalışmak mümkün değil. Bu yüzden İngilizce bilgisi ŞART! Birçok insana zor gelse de internet üzerinde yayınlanan ücretsiz İngilizce kurslarına (1, 2, 3) ek olarak yine ücretsiz makine öğrenimi (1, 2, 3, 4), yapay zeka (1, 2), robotlar (1, 2, 3), büyük veri (1, 2), nesnelerin interneti (1, 2) gibi konularda da onlarca kurs var. Malum internet devrinde bilgiye ulaşamamak gibi bir dert artık mevcut değil. Ben internetten kurs alamam ancak bol okurum diyenler için yine aynı şekilde bol bol kitap mevcut. İşin özünü aslında tahmin etmiş olmanız lazım. Ne yapmak isterseniz isteyin, şu anki yaptığınız işe ek olarak, kendinizi zorlayarak ilgi alanınız üzerinde ÇALIŞMANIZ gerekiyor. Bu konuda da unutmamanız gereken tek şey, teorik bilgiyi pratiğe dönüştürmek.
Otomasyonun bize hazırladığı dünya her ne kadar heyecanlı, eğlenceli, verimli ve mutlu görünse de bizim bu çağa ayak uydurabilmemiz için yememiz gereken çok fırın ekmek var. Şimdiden adımlarımızı düzgün planlamalı ve hiçbir şey yapmıyorsak bile bu konuyu kesinlikle gündemde tutarak araştırılmasını ve çözümler üretilmesini sağlayacak gerekli kamuoyunu ve fonu oluşturmalıyız.
Vedayı, 2030 yılında gerçekleşeceği tahmin edilen işgücü krizinin nasıl çözüleceğine yönelik yapılan TED konuşmalarından biriyle edelim. Görüşmek üzere.